Bir Şehrin Hikayesi: Endülüs

711-1942 yılları arasında İber Yarımadası’nda Müslümanların hakimiyeti altında bulunan geline verilen isimdir, Endülüs. 750 yıl boyunca İber Yarımadası’na hükmetmiş, birçok ilklere imza atmış ve dünya kültür ve bilim mirasında önemli eserler bırakmış bir medeniyettir. Cordoba, Gramada, Malaga, Almeris ve bölgenin başkenti Sevilla, başlıca büyük şehirlerdendir. Bunların yanısıra detaylı inceleme yapacak olursak; İspanya’nın eskiden bir İslam ülkesi olduğunu unutmamak gerek.
Müslümanların hakimiyetine geçerek sekiz asır boyunca İslam ülkesi olarak kalmış ve İspanya’ya ‘Endülüs’ adını vererek altı döneme ayrılmışlardır. Bu dönemlerde Avrupa’nın fethi için askeri seferler yapılmış, astronomi, edebiyat, tıp ve felsefe alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İspanya’nın ikinci büyük şehri olan Tuleytula, siyasi bölünmeden dolayı 1805 yılında düşmüş; bu durum Endülüslülerin Kuzey Afrika’dan yardım istemelerine neden olmuştur. Ayrıca Müslümanlar zorla Hristiyanlaştırılarak Kur’an-ı Kerim ve Arapça eserler toplatılmıştır. 

Coğrafi-iklimsel özellikleri ile adeta tabiat harikası, coğrafi ve kültürel konumu itibariyle Avrupa, Kuzey Avrupa ve Orta Doğu ile doğrudan ilişkili olan Endülüs, İslam dünyasına karşı Avrupa'daki Haçlı düşüncesinin doğuşu ve seferlerinin de başlamasına sebep olmuş bir Müslüman devletidir.
Endülüs'ün en parlak dönemi olarak bilinen Emeviler Dönemi'nde günümüz Avrupa bilim ve sanatının bazı temelleri atılmış ve liderler ve papazlar dışında halkın neredeyse tamamı okuma yazma öğrenmiştir. Şehircilik ve şehir kültürü, kültürel farklılığın zenginliği, bulunduğu dönemin çok önüne geçmiştir.
Derken Abbasiler Abbasiler'in gücü azalmış, Mısır'daki Fatımiler kendilerini halife ilan ederek İslam dininin önderliğini bölmüşlerdir. kurucusu III. Abdurrahman 16 Ocak 1929 tarihinde kendisini halife ilan ederek başarılarını 11. yüzyıla kadar sürdürmüştür. Ancak 1031 yılında halifelik parçalanarak beyliklere bölünmüş, 756'da başlayan bu dönem 1031'de son bularak Tavaif-ül Mülk  (Beylikler) Dönemi başlamıştır.
Emevi Devleti'nin son halifesi III. Hişam 1031 yılında ölmüş, topraklar çok sayıda bağımsız devletçiklere bölünerek kendi aralarında saldırılara başlamış, hem de İspanya'nın Hristiyan devletçiklerinin de saldırısıyla karşılaşmışlardır. Bu karmaşık durum İspanya'da İslam'ın varlığını azaltmıştır.
Endülüs Emevileri'nin parçalanmasını izleyen Kuzey Afrika kökenli Hanedan Murabıtlar, kısa sürede askeri güç ile İber Yarımadası'nın Müslüman bölgelerini hemen hemen yarısını ele geçirerek bugünkü İspanya'nın büyük bölümünü ve Kuzey Afrika'daki Batı topraklarla güçlü bir devlet düzeni teşkil etmişlerdir. Ancak kendileri gibi Kuzey Afrika kökenli halk olan Muhavvidler'in saldırıları sonucu, onların egemenliği altına girerek siyasi güçlerini kaybetmişlerdir.
Müslüman hanedan olan Muhavvidler de Hristiyan saldırıları ve bazı iç karışıklıklar sonucu 1248'de yıkılmışlardır ve İber Yarımadası'ndaki  hüküm süren son büyük devlet olmuştur. Bu büyük devletinin yıkılışından sonra topraklarda bağımsız emirlikler dışında başka bir şey kalmamıştır. İspanya'daki 781 senelik İslam egemenliği, 1942'de Beni Ahmer Devleti'nin yıkılışı ile sona ermiştir. 22 Eylül 1609 tarihli bir fermanla İspanya kralı III. Felipe, 1610-1614 yılları arasında Müceddenler'i İspanya'dan kovmasıyla 300.000 kadar Mücedden vatanlarını terk etmiş, böylece  Müslümanların  İspanya'daki izi büyük oranda silinmiştir.
İçerisinde üç büyük semavi din Mensuplarını, yedi civarında ırk barındıran ve kültürel yapısıyla bir  hoşgörü medeniyet olan; aynı zamanda siyasi-askeri güç ve medeniyet bakımından İnsanın değer kaynağıdır, Endülüs. 
Birazcık da dekoratif dilinden ve sanat anlayışından, az sayıda olmalarına rağmen mimari eserlerinden bahsedelim:Kendine has bir ustalık ve zengin bir ürünü olan Kordona Camii'si ve Elhamra Sarayı. İçi kırmızı tuğla ve beyaz taşın birlikte kullanılması ve göz alıcı bir manzara sergileyen camii, yüzlerce sütunla ve iki katlı kemerlerle bir ormanı andırmaktadır. Bu camiye birçok ekleme yapılmış ve bu eklemelerden en güzeli olarak bilinen II. Hakem'in yaptırmış olduğu minberdir. Minber, fildişinden kakmalar ve tahtalarla işlenerek süslenmiştir. 
Elhamra Sarayı ise 14. yüzyılda İspanya'nın Granada kentinde yapılmıştır. Sarahın adı olan Elhamra, Arapça "kırmızı" anlamına gelmektedir. Kireç, çakıllı kum ve balçıktan karılan kırmızı renkli bir kerpiç,sarayın yapımında kullanılmıştır. Üç bölümden oluşan sarayın iç düzeni karmaşık olup sayısız koridor ve avlulardan oluşmaktadır. Bahçesindeki aslan heykelleri ile süslü Aslanlı Havuz çok ünlüdür ve bu Saray hem İspanya'daki İslam yapılarının, hem de dünya sanat tarihinin en güzel yapılarından biri olarak kabul edilmektedir.
İslam medeniyetinin zirve yaptığı bir dönemde güneşin battığı topraklar üzerinde yetişmiş yüzlerce İslam âliminden geriye çok az kitap kalmıştır. Akla gelen ilk isimlerden birisi olan Roger Garaudy ‘’Endülüs’te İslam’’,Mehmet Sılay Bey’in hazırladığı “Endülüs Çağırıyor”,Mehmet Özdemir'in “Endülüs Müslümanları & Kültür ve Medeniyet – Siyasi Tarih” ve daha birçok yazarın kaleme aldığı Endülüs’te, kitaplarla da yola çıkılabilir…

Bugün İspanya’da Müslümanlık yeniden canlanıyor, birçok İspanyol, kültürlerinin Araplardan devraldığı mirası keşfediyor ve Müslüman oluyor. Akşamları flamenko dansçıları bazı lokantalarda dans ediyor  ve  bu dansı seyrederken büyük şairimiz Yahya Kemal’in ‘’Endülüs’te Raks ‘’ şiiri düşüyor akıllara:

“Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı…
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı…

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir.”










Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap İncelemesi: Franz Kafka - Dönüşüm (İngilizce - Türkçe)

Kitap İncelemesi: Stefan Zweig - Mecburiyet

Kitap İncelemesi: Serenad - Zülfü Livaneli