Kayıtlar

Merhaba!

Modern Klasikler Dizisi Liste

Resim
Merhaba! Modern Klasikler dizisi, Türkiye İş Bankası KültürYayınları tarafından yayımlanan, Franz Kafka, Stefan Zweig, Maksim Gorki gibi yazarların eserlerinin bulunduğu yayımlardır. Sürekli baskılarıyla hemen hemen birçoğumuzun kitaplığında bulunan Modern Klasikler ile en son serinin 167. kitabı yayımladı. Modern Klasikler Dizisi listesi, aşağıdaki gibidir. Not: Diziye yeni kitaplar eklendikçe güncelleme yapacağım.  Son güncelleme tarihi: 12/04/2021  1- William Golding– Sineklerin Tanrısı 2- José Saramago- Bilinmeyen Adanın Öyküsü 3- Anthony Burgess- Otomatik Portakal 4- Joseph Conrad- Casus 5- Arthur Conan Doyle- Sherlock Holmes   Korku Vadisi 6- Jack London– Vahşetin Çağrısı 7- Franz Kafka- Aforizmalar 8- José Saramago- Kopyalanmış Adam 9- Bernard Shaw- Dört Oyun 10- Jack London– Beyaz Diş 11- Miguel de Unamuno- Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz 12- Arthur Conan Doyle- Dörtlerin Yemini 13- John Dos Passos – A.B.D. 42. Enlem 14- Stefan Zweig– Üç Büyük Usta / B

Kitap İncelemesi: Savaş Sanatı - Sun Tzu

Resim
Bir kahve molasında bitirdiğim ama okurken asla o kadar kısa gibi hissettirmeyen bir kitaptan bahsedeceğim: Savaş Sanatı.   Kitabın isminden dolayı birçok kişide ''bu tarz kitaplar okumuyorum'' gibi önyargılı yaklaşımlara bizzat şahit biri olarak, eseri bir çırpıda okudum. ''Zaten kaç sayfa ki'' diyenler olacak fakat bazen bir çırpıda; ara vermeden, ''keşke bitmese'' dediğim tarzda kitaplar olabiliyor. Tıpkı bu kitap gibi.  Eserde 384 tane savaş teorisi yer alıyor. Kitabın temel prensibi için söylenense, “Gerçek zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir.” General, devlet adamı ve filozof olan Sun-Tzu'nun ilk çağda yazmış olduğu, kendi tecrübelerini aktardığı, daha çok savaşmadan kazanmayı öğütlediği, her biri savaşın farklı bir yüzünü anlattığı on üç bölümden oluşuyor. Askerî strateji ve taktiğin temel kitabı olarak kabul ediliyor Savaş Sanatı. Sun Tzu'ya göre savaştan kaçınmak, yıkıma ve acıya neden olduğu için birincil odak noktası o

Kitap İncelemesi: Yabancı - Albert Camus

Resim
"Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum." cümlesi kitabın ilk cümlesiydi. Benim için (genelde), bir kitabın ilk cümlesi son derece önemlidir. Kitapla ilgili önemli bir "tavsiye mektubu"dur. Bu ilk cümlede de anlaşıldığı gibi karakter kendini ele veriyor. Romanın kahramanı olan "Meursault", "adı" olmayan bir "Yabancı"dır; Meursault, algıladığı şeyleri tanımlayamayan, ama gerçeği bulmaya çalışan boş bir bilinçtir.  Birinci bölümde yazar, karakter üzerinden okuyucuya dünyanın aslında boş ve manasız bir yer olduğu mesajını veriyor. İnsanlar ile ilişkisini diğer insanlar gibi olduğunu düşünüyor (umursamaz oluşu ve anti-sosyalliği diğer insanlar tarafından tuhaf karşılansa da onun için gayte normal).  Yakınlarının ölümü ona çok  normal geliyor; üzülmüyor ya da yas tutmuyor. Ancak ikinci bölümde olan her şey, kendiliğinden olup bitiyor, Meursault, topluma, kendine,  adım adım yaklaşan ölüme, hayata, dünyaya ve eylemlerine yabancılaş

Kitap İncelemesi: Franz Kafka - Dönüşüm (İngilizce - Türkçe)

Resim
Gregor Samsa, ailesi ile birlikte yaşayan bir insandır. Her sabah saat beşte kalkar ve işe gider. Annesi, babası ve kız kardeşi ile birlikte bir evde yaşıyor ve yaşamını geçindirmek için çalışıyor. Gregor Samsa’nın görevi ailesine bakmak ve onların borçlarını ödemektir. Gregor, bir sabah uyandı ve kendini böcek olarak gördü. Kendini böcek olarak gördüğünde bile işe gitmek istedi çünkü işi kendisinden daha önemliydi. Uyandı, önce kendine ve yaşadıklarına anlam veremedi ama bilinci yerindeydi, yine tek istediği kaybetmekten korktuğu işine gitmekti. Değişen vücudu onun için bir engel değildi.  “Before it strikes a quarter past seven, whatever happens I must be completely out of bed. Besides, by then someone from the office will arrive to inquire  about me, because the office will open before seven o’clock.” Gregor'un değişimine aile bireyleri çok şaşırır ve annesi, oğlunu bu şekilde görünce bayılır ve oğlunun bulunduğu durumdan ötürü korku ve tiksinti duymaktadır.

Kitap İncelemesi: Stefan Zweig - Mecburiyet

Resim
Hepimizin hayatında yapmaya mecbur kaldığı ya da yapmak zorunda hissettiği birtakım olaylar vardır, biliyorum. Peki hiç düşündünüz mü, mecbur kaldığımız şeyleri aslında biz yaratıyorsak? Ben düşündüm, bu kitabı okuduktan sonra sorgulayacak çok şey olduğunu fark ettim. O zaman sizlere de anlatayım:  ''Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder. Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalmıştır. Fer

Bir Şehrin Hikayesi: Endülüs

Resim
711-1942 yılları arasında İber Yarımadası’nda Müslümanların hakimiyeti altında bulunan geline verilen isimdir, Endülüs. 750 yıl boyunca İber Yarımadası’na hükmetmiş, birçok ilklere imza atmış ve dünya kültür ve bilim mirasında önemli eserler bırakmış bir medeniyettir. Cordoba, Gramada, Malaga, Almeris ve bölgenin başkenti Sevilla, başlıca büyük şehirlerdendir. Bunların yanısıra detaylı inceleme yapacak olursak; İspanya’nın eskiden bir İslam ülkesi olduğunu unutmamak gerek. Müslümanların hakimiyetine geçerek sekiz asır boyunca İslam ülkesi olarak kalmış ve İspanya’ya ‘Endülüs’ adını vererek altı döneme ayrılmışlardır. Bu dönemlerde Avrupa’nın fethi için askeri seferler yapılmış, astronomi, edebiyat, tıp ve felsefe alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İspanya’nın ikinci büyük şehri olan Tuleytula, siyasi bölünmeden dolayı 1805 yılında düşmüş; bu durum Endülüslülerin Kuzey Afrika’dan yardım istemelerine neden olmuştur. Ayrıca Müslümanlar zorla Hristiyanlaştırılarak Kur’an-ı Kerim v

Okumak Mı? Kitap Okumak Mı?

İnsanların ruhunu ve ufkunu besleyen birçok etkinlik, günümüzde sınırsız sayıya ulaşmış; aynı zamanda büyük ilgi görmüştür. Peki bu etkinlik ne(ler)dir diye soracaklar için ufak bir ipucu veriyorum: Okumak.  Okumanın asla sonu yoktur, sınırı ya da başarıızlığı da olmaz. Yeni bir dünyaya açılan kapı olarak tanımlayabiliriz okuma kavramını. Ben, insanın kendiyle yeniden bütünleşmesi de diyorum. Fakat bu herkes için geçerli bir algı değil. Ülkemizde okuma oranının çok düşük olduğu zamanlardayız maalesef ki. Bunun nedeni nedir bilemem ama hiç okumuyoruz demem de doğru olmaz. Bir magazin ya da spor dergileri kadar ilgi görmüyor edebiyat dergileri. Yine edebiyatın önemli değerleri de ne yazık ki bilinmiyor, son birkaç dönemde yanlış algılanıyor ve sevilmiyor. Oysa kitap okumak, hatta  okumak  kadar güzel bir şey var mı şu dünyada?! Aslını düşünecek olursak çok geniş bir dünyaya bakarız hepimiz küçük bir pencereden. Çünkü okur, okuduğu yazının dünyasına kaptırır kendini ister istemez. Kendiyl